SAFİYE SULTAN (I-II-III) CİLT ANN CHAMBERLİN

0
(0)
1 895
Ödənişsiz
-

Kısa Özeti İsmihan Sultan, Kanuni Sultan Süleyman’ın Torunu, Sokullu Paşa’nın karısıdır. Giysiden yana zengin, ilgiden yana yoksul büyütülmesine karşın altın gibi bir kalbe sahiptir. Çoğu Harem kadının olduğu gibi onunda kendine ait bir hadımı vardı. Hadım Abdullah Venedikli bir İtalyandır. Amcasının gemisinde 2.Kaptan olarak gelmiş, daha sonra ise kötü kaderi onu köle pazarına sürüklemiş arkasından, Pera’da acımasız bir el bütün güzel şeyleri, aşklarını ve umutlarını koparıp atmıştır. Bu haliyle ona bütün yaşama ümidi veren sahibesi İsmihan’dır. Aralarındaki bağ büyük bir aşktan dahada güzeldir. Onun için herşeyi yapabilir, ancak İsmi-han’ın en büyük sıkıntısı Sokullu Paşa’ya bir çocuk verememesidir. Doğan bebekleri bir-iki saat yaşayıp ölürler.Abdullahın bu durumda dahada fazla tedirgin olduğu şey İsmihan’ın üvey annesi Nur Banu Sultan’ın hareminde bulunan kadınlardan biri olan Safiye’dir.Safiye’ninde bir İtalyan olmasına karşın sarı saçları, badem gözleri ile bir hilale benzeyen bu kadının bütün kötülükleri yapabileceğine inanır ki ondan korku ile birlikte nefret eder. Venedikli Safia Baffo 1562’de hareme katıldığında henüz 14 yaşındadır. Gelmesinin asıl amacı güç ve bunun ona sağlayacağı sınırsız imkanlardır. Bu imkanları Venedik’te kalsaydı asla sağlayamazdı. Gençti ve erkekleri çıldırtan bir güzelliği, çılgın bir zeka ve doymak bilmeyen arzuları vardı. İmparatorluğun kadınları daima kalın perde ve tahta kafeslerin ardında sıranın onlara gelmesini beklerken Safiye bunu istemez, o sadece güç hatta imparatorluğu ister, bunu elde etmek içinde engelleri tek tek aşmak için planlar yapar. Sultan Süleyman yaşlı olmasına karşın çok dinamiktir. Ondan sonraki varis oğlu Selim’dir. Ancak Selim böyle bir konumu kaldıracak gibi görünmemekte ve içkiye düşkünlüğü yüzünden sık sık babasından uyarılar alır. Safiye’ye göre en uygun aday Selim’in oğlu Murat’tır. Muratın annesi Nur Banu durumun farkındadır. Ancak Safiye Murat’ı çoktan ele geçirmiştir. Kısa zamanda onun gözdesi olur. Murat her konuda Safiye’ye danışır ve onu yanından hiç ayırmaz. Sultan Süleyman bu durumdan çok memnundur. Selim’e vermesi gerekirken Manisa Sancak Beyliğini Murat’a verir. Safiye halinden memnundur çünkü Murat onuda Manisa’ya götürmüştür. Nur Banu Venedikli Şeytana oğlunu kaptırmamaya niyetlidir ve Murat’a Safiye ile evlenmeyeceğine söz verdittirir. Bu kötüdür çünkü Safiye’nin tek amacı padişahın karısı olmak ve perde arkasından da olsa Osmanlı’yı yönetmek ister. Murat Manisa’da Safiye için bie camii yaptırır. Bu bir kadın için en yüce mertebedir. Manisa yerine Kütahya’ya gitmek zorunda kalan Nur Banu içinse bu bir kıskançlık krizidir. Bütün çabalarına karşın Safiye Murat’tan hamile kalır. Bu sırada İsmihan’da hamiledir ve haremin ebelerinden Ayva daima İsmihan’ın yanındadır. Ancak İsmihan’ın çocuğu yine doğduktan birkaç saat sonra yine sessizce annesinin kucağında can verir. İsmihan artık dayanamıyordur ve Manisa’ya hem kocasının yanına hemde Safiye’nin yanına gitmek ister. Ancak karadan gitmek uzun zaman alacağı için denizden gitmek en uygunudur. Fakat Manisa’ya gidecek bir gemi bulmak çok zordur. Abdullah uzun çabalar sonucunda hanımını kırmamak için Sakız Adası’nda bir hristiyan gemisi bulur. Geminin kaptanı Guistıniani Abdullah’a özğürlüğünü seçebileceğini ve gemisinde 2. kaptan olarak çalışabileceğini de söyler. Abdullah büyük bir kararsızlık yaşar bir yanda kendince yarım bir özğürlük diğer yanda sevgili, bircik sahibi İsmihan vardır. Yola çıktından sonra ilk durak Sakız Adası’dır. Yalnız Osmanlı İmparatorluğu ile Sakızlar arasında bir vergi anlaşmazlığı olmuştur. Osmanlılar gemilerini Sakıza doğru yollarken Prenses İsmihan’ın orada olması çok büyük tutarsızlıktır ama akıllı hadım kendi özğürlüğü pahasına hanımını kurtarır ve Manisa’ya götürür. Bu arada Safiye Şehzade Murat’tan bir oğlan doğurmuş ve adını Mehmet koymuşlardır. Osmanlı hanedanının pek çok şehzadesinin olduğu gibi, tahtın ilk varisi Murat’ın oğlu Mehmet’inde annesi Venedikli bir hristiyandır. İsmihan , Abdullah ile İstanbul’a geri dönerken Safiye Murat ile Manisa’da kalır. Bu sırada Macaristan seferi sırasında Kanuni Sulatan Süleyman ölür. Sokullu Paşa bunu orduya belli etmemek için çok çalışır. Orduya kışın bastırması ile geri dönüleceği söylenir. Çünkü seferin tam ortasında Sultanın öldüğü haberi ordunun dağılmasına sebep olabilir. Uzun çabalar sonunda İstanbul’a yaklaşılması ile haber herkese verilir. Kanuniden sonra yerine Safiye’nin beklediği gibi Murat degil Kütahya Sancak beyi Selim tahta çıkar. Ancak Selim babası gibi korkusuz ve cesur bir insan olmadığı gibi içkiye düşkünlüğü, ters ilişkileri ile ordunun inanılmaz nefretini kazanmıştır. Yeniçeriler Sultan Selim’den bahsederken sarhoş, ayyaş gibi benzetmeler kullanırlar. Aslında bu Safiye’nin işine gelir. Çünkü Murat’ı yeniçerileri ayaklandırmak, bir isyan çıkarmalarını sağlamak için kışkırtır. Selim’in tahta geçmesi için yapılan kutlama törenlerinde yeniçeriler ayaklanır ancak Sokullu’nun üstün yetenekleri sayesinde ve askerlere verilen yeni imtiyazlar ile birlikte ki bunların arasında evlennmelerinin serbest bırakılması gibi maddelerde vardır. İsyan bastırılır. Safiye planlarının gerçekleşmemesine çok kızar ve Murat’ın yanına Manisa’ya gitmeyi reddeder. Sarayda kalarak kendisini iç ve dış politikada, askerlerin yapacağı seferler ve hazine konusunda geliştirmeye başlar. İlk önce Sokullu’nun planlarını ögrenmek ister. Sokullu Paşanın en büyük ideali Akdeniz ve Kızıldenizi birleştirecek bir kanal yapmaktır. Böylece kısa bir su yolu ile Hindistan’dan Çin’e kadar olan bölge hatta daha ilerisi kontrol altına alınabilir. Bu amaç ile çıkılan sefer sonunda, askerlerin arasına sokulan nifak tohumları, Padişah Selim’in beceriksizliği ile birleşince büyük bir bozguna uğranılır ve Astragon ölür. Osmanlı İmparatorluğu’nda kadınlar saltanatının en acımasız isimlerinden bir tanesi. Çünkü III. Murad’ın 100’ü aşkın çocuğunun pek çoğunun katledilme emrini vermiş. Bunun yanında, tıpkı kayınvalidesi gibi devlet işlerinde Venedik yanlısı bir tutum izlemiş. Kendisine verilen rüşvet ve hediyelerin dönemin resmi kaynaklarına kadar yansıması da bir diğer önemli özelliği. Ve belki de en etkileyici olanı, yıllarca sürdürdüğü sefanın ardından Eski Saray’a gönderilip, orada gücünü tamamen yitirmiş bir şekilde yapayalnız ölmesi.

İncələmə tapılmadı!

Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!