İnsanın yarası neredeyse, kalbi de orada atar. Dünyanın kalbi ise savaş meydanlarında… 1473 yılında Otlukbeli sekiz saatliğine dünyanın kalbi oldu. Attı, attı ve durdu. Artık Türk’ün Türk’le, Müslüman’ın Müslüman’la savaşacağı kesinleşmiş, kimilerine göre bu kıyamet alameti sayılmıştı. Hepsi Türk, hepsi Müslüman olan kahraman askerlerin arasında binlerce hayvan ve onların da arasında iki kirpi vardı. Bütün canlılar gibi, onların da ikinci cinsiyeti aşktı. Yuvalarının üstünde birbirini öldürmek için sıraya girmiş zafer düşkünlerini taklit ederek yere düşerken, dualar ettiler. Bu şekilde ölmeyecekleri bir dünyaya yeniden gelebilmek için. Ve hayvanlar her duanın sonunda “amin” yerine “olsun” dedi. Olsun. Akkoyunlu Devleti’nin hükümdarı Uzun Hasan ve Fatih Sultan Mehmet’i tanıtıyor önce bizlere, kendine has üslubuyla. Sonra da Otlukbeli Mevkii’ni. Kitabın en can alıcı satırlarından bazılarını bu kısımda okuyorsunuz. Kitap en başından itibaren o nazenin üslubuyla karşımıza çıkıyor. Duyarlı, hassas bir anlatım okuyucuyu kolayca içine alıyor, kalbinden yakalıyor. “Yuvalarının üstünde birbirini öldürmek için sıraya girmiş zafer düşkünlerini taklit ederek yere düşerken, dualar ettiler. Bu şekilde ölmeyecekleri bir dünyaya yeniden gelebilmek için. Ve hayvanlar her duanın sonunda “amin” yerine “olsun” dedi. Olsun.” Sonra sözü dişi kirpi alıyor. Anlatıcının kirpide can bulmuş halinden de izler taşıdığını görüyoruz. Bir kirpi nasıl bakarsa hayata, etrafa öyle bakıyoruz biz de. Bu kısım özellikle başarılı. Çünkü insan izlenimi taşımıyor tam anlamıyla kirpinin penceresinden bir bakışa sahip oluyoruz. Üstelik yapmacık değil, havada asılı kalmıyor. Kirpilerin tek eşli olduğu ayrıntısı da belirtiliyor. “Bilirim ki sevgilimin âşık olduğu tek canlı benim” cümlesinin beni oldukça etkilediğini söylemeliyim. Birbirinden güzel anlatımlarla devam eden bu bölümde dişi kirpinin erkek kirpiyle tanışmasına da şahit oluyoruz, tabii ki onların büyük aşkına da. Otlukbeli’ne de göz gezdiriyoruz, böylece ileriki sayfalar için zihnimizde başarılı bir fon hazırlıyor yazar. “Ve ben kendimi ona ithaf ettim.” Sonra kirpilerin o sonsuz aşklarına tanık oluyoruz, her bir cümleyle. Öyle güzel sayfalar ki bunlar, insanın defalarca aynı harfleri okuyası geliyor. Ağzındaki damla sakızlı şekerin hiç erimemesini isteyen bir çocuk misali…
No reviews found!
No comments found for this product. Be the first to comment!