GARDİYAN DOLORES REDONDO

0
(0)
12 1215
Free
-

Ölüm Sizi Bulamasın Diye Görünmez Olmak İstermisiniz. Baztán Ormanı İspanya’nın Bask Bölgesi’nde görkemliliği ile insanı büyülüyor. Orman sanki insan gibi ruhu var ve her şeyi biliyor Gardiyanıda insanları izliyor. Cesur bir kadın Dedektif Amaia Salazar, zor bir çocukluk geçirdikten sonra kendi ayakları üzerinde durmayı başarıp polis olmuş genç bir kadın. Geçmişi ve ailesiyle yüzleşmeye karar verdiği bir anda karşısına çıkan bir suç dosyası tüm hayatını altüst ediyor. Ormanda bulunan küçük cesetler Bir katil hastalıklı bir beyinle orman kasabasında dolaşıyor. Küçük yaştaki kızları öldürüp nehir kenarına bırakıyor ve dünyaya bir mesaj iletmeye çalışıyor. Gardiyan, kasvetli bir ormanın derinliklerinde dolaşan gizemli bir roman. “Çok katmanlılığı ve derin karakterleriyle ilgi çekici bir roman.” -Publishing Perspectives- “Kasvetli bir orman, esrarengiz cinayetler ve mistik olaylarla örülü muhteşem bir polisiye.” -Goodreads- “Dolores Redondo, karakterlerinin psikolojik derinliklerine inerek okuyucuları bu olağanüstü hikâyenin içine çekiyor. Karanlık bir atmosferle hem meraklandırıyor hem de ürkütmeyi başarıyor. Gardiyan tüyler ürpertici bir roman.” -Kirkus- ÖZET Amaia teyzesi Engrasi’yi gördü, Ros’un koluna girmişti ve tembel eniştesinin nerede olduğu soruldu; muhtemelen bâlâ yataktaydı. Freddy bayatı boyunca biçbir işe yaramamış, beş yıldır yetim olan biriydi, histerik bir annenin ve onu mahveden yaşlı teyzelerinin şımartmalarıyla uyuşturulmuş bir şekilde büyümüştü. Yılbaşı gecesinde yemeğe bile katılmamıştı. Ros kimse önemsemese de solgun yüzüyle kapıya doğru bakarken ve tekrar tekrar telefonu kapalı olan Freddy’nin numarasını çevirirken ağzına tek bir lokma atmadı. Flora bu hoşnutsuzluk hakkmdaki tartışmalar bitene kadar fırsatı kaçırmadı. Ros yemeğin ortasında ayrıldı. Flora ve sıkılmış olan Víctor da tatlılarını yer yemez aynı şeyi yaptılar. Araları her zamankinden daha kötüydü. Amaia çalışanların henüz üstünde Ainhoa’nm adı bulunmayan büyük gri mermeri getirdiği mezarlığa yaklaşmak için herkesin aileye başsağlığı dilemesini bekledi. “Amaia.” Uzaktan Victor’un geldiğini gördü, ailesinin ardından bir sel gibi dışarı çıkan kilise cemaatinin arasında kendine yol açtı. Victor’u çocukluğundan beri tanıyordu. Flora ile çıkmaya başlamışlardı, iki sene önce ayrılmış olsalar da Amaia için o hep eniştesi olacaktı. “Merhaba Amaia, nasılsın?” “İyi, durumlar malum.” “Ah, evet,” dedi afallamış bir şekilde tabuta bakarak, “yine de seni gördüğüme sevindim.” “Ben de. Yalnız mı geldin?” “Hayır, kardeşinle.” “Sizi görmedim.” “Biz seni gördük…” “Ya Flora?” “Bildiğin gibi… Gitti, yanlış anlama.” Engrasi Teyze ve Ros çakıltaşlı yoldan geliyorlardı, Víctor sevecen bir şekilde onları selamladı ve kilise avlusundan çıktı, kapıya vardığında tekrar el salladı. “Ona nasıl katlanıyor bilmiyorum,” dedi Ros. “Artık katlanmıyor, aynldılar unuttun mu?” dedi Amaia. “Katlanmıyor mu? Köpeği gibi. Ne yer ne yedirir.” “Evet, bu cümle Flora’yı oldukça iyi tanımlıyor,” diye araya girdi Engrasi Teyze. “Anlatacağım, şimdi onu görmeye gitmeliyim.”

No reviews found!

No comments found for this product. Be the first to comment!