Sağırdere’de, Kemal Tahir, hikayesini köy – kent ikilemi üzerine kurarken, yoksul köylünün küçük dünyasını olanca sadeliği ve samimiyetiyle anlatır. Çocuksu bir aşkla tutulduğu kıza kavuşamayan Mustafa’nın köye katlanamayıp Ankara’ya çalışmaya gitmesi, orada bütün zorluklara rağmen tutunmaya çalışması, kent hayatını görüp, kendini sorgulamaya başlaması, sonrasında ise değişerek köye geri dönmesini anlatan “Sağırdere”, bir yandan da naif bir aşk ve ergenlik hikayesidir. Bu pastoral roman, küçük, yoksul ama yaşam dolu dünyaların içine bizi yeniden taşırken, feodal dünyanın acımasızlığını da göz önüne seriyor… DÜĞÜN I Pelvan Vahit, sesini kısarak ikinci defa seslendi: Mustafa dedim, namussuz… Dur efendi… Duru neymiş?…Biraz da biz bakalım… Höst… Kulaksızın Mustafa elini aşağıya doğru salladı Sen nasılbakabilirmişsin yahu? Ağam Murat’ın Feride oynamakta… Hep mi Feride oynamakta bir saattir?… Hin… Tüh… Gelininiz olacak kahpe, tüm oyuncuymuş… Kulaksızın Mustafa, gülüyor gibi burnunu çekti.Perdenin aralığından, yalnız ocağın önü görünüyordu. Bu yüzden, oyuna ikişer ikişer kalkan kızları seyredebilmek için, beklemek lâzımdı. Mustafa’nın ağabeyisi Murat’ın alacağı Feride çoktan oturmuş, oyuna Pelvan Vahit’in iki aydır ardına düştüğü Güldanc kalkmıştı. “Pervanın hakkınıyemekteyiz ama, suç bizim değil.. İki dolan sana kahpe… Ocağın önünde bunca topuk vurmak neyin nesi?… Bu kahpenin oyun arkadaşı Ayşe’yse, biz nasıl bırakıp savuşalım yahu!…”
No reviews found!
No comments found for this product. Be the first to comment!