Bir nefeslik umut, masum bir çığlık ve acılara rağmen uçurumun kenarına sıkıca tutunan küçücük eller… Ahmed Hamit, keskin zekâsıyla etrafındaki herkesi kendine hayran bırakan sekiz yaşında bir çocuktur. Fakat Filistin’in işgal altındaki topraklarında yaşayan ailesini ve sevdiklerini kurtarmak için elinden hiçbir şey gelmez. Üstelik her şeylerini kaybetme korkusuyla geçip giden günler umutlarını biraz daha söndürmektedir. Ve Ahmed on ikinci yaşına bastığında kâbuslar gerçeğe dönüşür. Babası tutuklanır, evleri yerle bir edilir ve kardeşleri çatışmaların körüklediği nefrete yenik düşer. Fakir ve yok olmaya mahkûm ailesini kurtarmak için Ahmed’in yapabileceği tek şey ise zekâsını kullandığı ilham verici bir hayat yolculuğuna çıkmaktır. Bu yolda, şiddetin ve kaybın o acımasız hissi hüküm sürecek, küçücük bir umut ışığı bile çöldeki bir su damlası kadar değerli olacaktır… Badem Ağacı dünyanın önyargılarla tanıdığı, akıl almaz acılarla yaşayan Filistin halkının cesaret ve inanç dolu öyküsünü tüm gerçekliğiyle haykırıyor. “Harikulade ve etkili… İnsan olmanın gerçekten ne olduğuna dair gerçekçi ve bütünlüklü bir kurgu. Eğer İsrail ve Filistin arasında bir barış olacaksa bu ancak böyle romanlar sayesinde gerçekleşecek… Bu kitap, okuyanlarının kalbinde ve ruhunda uzun süre yankılanacak… Bazı kitaplar insanları derinlemesine etkiler, işte Badem Ağacı da onlardan biri.” -Les Edgerton- “İnandırıcılığı çok yüksek bir roman. Karakterler çok iyi işlenmiş ve her şey bir film gibi gözlerimin önünde canlanıyor… Fedakârlık, mücadele, acı, işkence ve zorlukların çok dokunaklı bir hikâyesi.” -Metro Reader- “Uzun zamandır hiçbir kitap beni Badem Ağacı kadar etkilemedi ve gözyaşlarımı akıtmadı.” Annem hep Emel’in yaramaz olduğunu söylerdi. Bu aile içinde bir espriydi – tombik bacaklarının üzerinde iki yana sallanan küçük kız kardeşimde, benim ve erkek kardeşim Abbas’ın sahip olduğu enerjinin toplamından çok daha fazlası vardı. Ona bir göz atmak için odasına gittiğimde kardeşimi beşiğinde göremeyince bir korku yüreğimi kavradı ve bir daha bırakmadı. Mevsimlerden yazdı ve bütün ev sıcakta ağır ağır soluk alıp veriyordu. Kardeşimin odasında tek başıma duruyor, sessizliğin onun iki yana sallana sallana nereye gittiğini söylemesini umuyordum. Beyaz bir perde rüzgârla havalandı. Pencere açıktı, ardına kadar açıktı. Pencereye koşturdum, baktığımda orada olmaması, incinmemiş olması için dua ediyordum. Bakmaya korkuyordum ama yine de baktım çünkü bilmemek daha kötüydü. Lütfen Allahım, lütfen Allahım, lütfen Allahım… Aşağıda annemin bahçesinden başka bir şey yoktu: aynı rüzgârda sallanan rengârenk çiçekler. Aşağıda hava leziz kokularla yüklüydü, büyük masa nefis yiyeceklerle doluydu.
İncələmə tapılmadı!
Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!