Stefan Zweig’ın deyimiyle “daha insancıl bir dünya” umudunun yitip gittiği bir dönemde, Michel de Montaigne ortaya çıkarak, engin yüreğini Denemeler’iyle insanlığın hizmetine sunuyordu. Zweig, o sihirli kalemini bu kez özgürlüğün, gerçek ve saf özgürlüğün peşine düşen Montaigne için kullanıyor. Bugünkü Avrupa düşüncesinin temelini oluşturan Denemeler’in yazarının nasıl bir ortamda büyüdüğünü, düşüncelerinin nasıl şekillendiğini, eserlerini yazarken ne gibi şartların hüküm sürdüğünü anlatıyor. Dahası Zweig, Montaigne’i sadece bir yazar olarak değil düşünen, dertlenen, sorunlar karşısında “iç kalesine” çekilen düşünceli bir insan olarak da anlatmaktadır. Montaigne, Zweig’in “ustalara saygı” çizgisinin son ve önemli duraklarından biridir. Stefan Zweig, Nazi Almanyası’nda kitaplarının yakılmasının ardından, hümanist düşünür Erasmus’la başladığı içsel yolculuğuna yine bir hümanistle, Montaigne’le noktayı koyar. Montaigne, yazarın 1942’de hayatına son vermeyi seçmesiyle yarım kalan son eserlerinden biridir. Avrupa’yı Avrupa yapan filozof ve yazarları konu alan biyografiler üzerinden kendini anlama ve anlatma yolculuğunun Zweig için son uğrağıdır Montaigne. Stefan Zweig, “En gönüllü ölüm, ölümlerin en güzelidir,” diyen Montaigne’de kendini bulmuştur. Büyük Avrupa’yı geri dönüşü olmayacak şekilde sonlandıran İkinci Dünya Savaşı yıllarında, yaşamın ve yaşamanın insanın kendi iradesine bağlı olmaktan çıktığını fark eden son büyük Avrupalıdır Zweig.
İncələmə tapılmadı!
Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!