ÖLÜM MELEĞİ VİNCENT KLİESCH

0
(0)
16 1146
Ödənişsiz
-

Bir melek gibi görünüyor. Birçok ismi var. Ve öldürüyor, Arkasında tek bir iz bile bırakmadan… Bir seri katil Berlin’de cinayetler işlemeye başlar. Üçüncü kurban, yaşlı bir kadın, beyaz bir gömleğin içinde evindeki yemek masasının üzerinde bulunur. Her adli tıp ekibinin korkulu rüyası gerçek olmuştur; ev köşe bucak temizlenmiş, geride tek bir iz bile kalmamıştır. Emniyet teşkilatı, “Temizlik Şeytanı” adını verdiği bu esrarengiz katili yakalamak için son çareyi kendine has, alışılmadık metotlarıyla vahşi bir katliamı aydınlatan Julius Kern’i aramakta bulur. Ancak Kern eskisi gibi değildir, çünkü bu katliamın sorumlusu Tassilo’nun beraat etmesiyle birlikte bu davanın etkisinden bir türlü kurtulamamıştır. Kendini sorgulamaya ve kâbuslar görmeye devam etmektedir. Tam bu sırada karşısına çıkan bu zorlu meydan okuma onu eski günlerine geri döndürür fakat soruşturma bir türlü ilerlememektedir. Zaman gittikçe daralırken Kern de kendisini sonuca götürecek bir ipucu bulma umuduyla uykusuz geceler geçirir ancak katil bir sonraki kurbanını aramaya başlamıştır bile… Kern sonunda peşinde olduğu adamı yakalamak için ömründe bir daha asla görmek istemediği başka bir seri katilin, Tassilo’nun, yardımına ihtiyacı olduğunu kabul etmek zorunda kalır. Ölümün temizliği araştırmacıların karşısına titizlikle temizlenmiş olay yeriyle çıktı. Bu esrarengiz seri katil üçüncü defa kusursuz bir cinayet işlemeyi başarabilmiş miydi? LKA Berlin bir bilmeceyle karşı karşıya kalmış durumdaydı. Bütün ümitler, bundan üç yıl önce alışılmadık araştırma metotları saNoinde acımasız toplu ci­nayet sanığı Tassilo’yu yakalamış olan Kern’in omuzlarında. Ancak Tassilo’nun beraat etmesinden sonra, Kern artık eskisi gibi değil­dir. Hâlâ kendini sorgulamaya devam ederken, bu yeni meydan okumayla karşı karşıya kalır. İlk başta bütün izler boşa çıkacak gibi görünüyordu. Araştırmacıların zamanı gittikçe daralırken,katil çoktan yeni bir kurban aramaya başlamıştı. Uzun süreden beri beklenen misafirle birlikte çılgınlık da eve gel­mişti. Harika bir müzik odayı acı tatlı bir melankoliye boğarken,Elisabeth Woelke bilinç altından gelen uyarıları bir kenara itti.Her şey fazla güzeldi; göründüğü gibi olması mümkün değildi.Kaçmalı, yardım istemeliydi. Belki de bu akşamın sonunda hayatta kalamayacağını hissetmesine rağmen gülümsedi.Kanepenin üzerinde zarif bir şekilde oturmakta olan misa­firine, “Şarap ister misin?” diye sordu. Kadını ilk gördüğü andan itibaren etkisi altına almış gülüm­seyişiyle, “Lütfen,” diye cevap verdi.Altmış bir yaşındaki eczacı kadın, onu şahsen tanımak, onunla baş başa oturmak için haftalardır bekliyordu. Adam onu daha ilk andan itibaren anlamıştı. Gerçekten anlamıştı. Fakat gülümse­mesinin arkasında yatan ürkütücü tehlike, birbirlerine söyledik­leri her cümleyle daha da güçleniyordu. Adam, büyük bir güneş gözlüğünün arkasına sakladığı gözleriyle odayı kontrol ediyordu.Benim ziyaretime çok iyi hazırlanmış, ortalığı toplayıp te­mizlemiş, diye düşündü adam. Ama buna rağmen, kadına eşlik ederken yapacağı çok iş vardı. Titiz bir seri katil ile kâbuslarını geride bırakmaya çalışan bir dedektifin kanlı düellosuna hazır olun!

İncələmə tapılmadı!

Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!