SON ŞEYLER ÜLKESİNDE PAUL AUSTER

0
(0)
20 1238
Ödənişsiz
-

Son Şeyler Ülkesinde; “Paul Auster”in yarattığı “Son Şeyler Ülkesi”, geniş yığınların evsiz barksız yaşadıkları, hırsızlığın suç sayılmayacak kadar yaygınlaştığı, kendi canına kıymak ya da başkalarınca öldürmek yoluyla ölümün tek kurtuluş yolu durumuna geldiği kent. Anna Blume, bu adsız kente ağabeyini aramak için gelmiştir… Her türlü üretimin, her türlü yaratımın durduğu geleceksiz bir şehir ya da bir ülke. Her şeyin yok olduğu ve bir daha geri gelmediği bir yer. Elinizi attığınız şeylerin son şeyler olduğunu bildiğiniz bir ortam. Evsiz kalıp sokaklarda çöplerden bulduklarını yiyen ya da çöpten bulduklarını satarak geçinen insanların yaşadığı bir şehir. Hırsızlığın artık suç sayılamayacak kadar yaygınlaştığı, zaten suç sayacak karar mercilerinin bile kalmadığı, bütün umutların tükendiği, insanların ölümü kurtuluş olarak gördüğü, artık kimsenin çocuk doğurmadığı bir cehennem. Paul Auster, benzersiz bir anlatımla, geleceğe göndermeler yaparak, yaşamakta olduğumuz dünyanın yozlaşması, çıkar kavgaları, savaş çığlıkları sonucunda karşılaşacağımız kâbusun izdüşümünü aktarıyor. Son Şeyler Ülkesinde, gerçekten de her şeyin sonuna varılmasının mümkün olduğu konusunda bir uyarı. Er yada geç her şeyin sonu gelir sanıyor insan. Nesneler parçalanıp ortadan kayboluyor, yeni bir şeyler de yapılmıyor. İnsanlar ölüyor, bebekler doğmamakta direniyor. Burada bulunduğum yıllar içinde yeni doğmuş tek bir bebek gördüğümü anımsamıyorum. Gene de ortadan kaybolanların yerini alacak yeni yeni insanlar boy gösteriyor boyuna. Eşyalarını yükledikleri arabaları çekerek ya da tekleyen külüstür otomobilleriyle taşra kasabalarından, kırsal kesimlerden geliyorlar. Hepsi aç, hepsi evsiz barksız. Yeni gelenler kentin yolunu yöntemini öğreninceye kadar saf kurbanlar oluyorlar. Çoğu daha ilk gün sona ermeden ellerindeki parayı kaptırıyor. Kimileri var olmayan apartmanlarda daireler tutuyor, kimileri asla gerçekleşmeyecek işler bulacaklarını söyleyenlere aracılık ücreti ödemek gibi bir tuzağa düşüyor, kimileri de biriktirdikleri parayı boyalı karton olduğu sonradan anlaşılan yiyeceklere yatırıyorlar. Bunlar her zaman rastlanan dalavereler. Eski belediye sarayının önünde duran, yeni gelenlerden biri saat kulesine baktıkça onlardan saate bakma parası isteyen bir adam tanıyorum. diyerek devam ediyor roman……

İncələmə tapılmadı!

Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!