BENİM YERİM SENİN YANIN (CROWN’S SPİES SERİSİ 4) – JULİE GARWOOD

2
(1)
43 2756
Ücretsiz
-

Masum ve sınırlarını zorlayan, süper bir akla sahip, güzeller güzeli prenses. Yakışıklı Gururlu ve yalnızlığı seven bir genç adam. İngiltere’de sinsi sinsi dolaşan, kötü ruhlu kadın düşkünü birisi. Üçününde bir gün yolları kesişecekti. Annesi ve babası ölünce Prenses ülkesinin kargaşadan kurtulması için evlenmek zorunda kalınca bir İngiliz erkeğiyle acilen evlenmek. Prenses,Colin’le evlenmek ister ama özgür ruhlu adam ilk başta evliliği kabül etmez. Alesandra, onunla zorla evlenmek isteyen General Ivan’ın adamları tarafından kaçırılmak üzereyken Colin adamlarla kavgaya tutuşur ve Prenses’i kurtarır. Bu olay, Colin’in prenses hakkındaki tüm duygularını değiştirir.Bu duyguları inkâr etse de Prensese Aşık olmuştur. Tatlı ve meraklı meleği, ortalıkta dolaşan büyük tehlikenin peşinden gittikçe Colin onu korumak için hayatını bile riske atmaya hazırdır. ? Mükemmel hikayeler, nefis karakterler ve sürükleyici hikâyesiyle büyüleyici ve eğlenceli akıcı bir roman.”

GİRİŞ

İngiltere, 1819 O gerçek bir kadın avcısıydı. Aptal kadının hiç şansı yoktu. Ne takip edildiğini biliyordu ne de gizli hayranının gerçek niyetinden haberdardı. Genç adam onu nezaketle öldürdüğüne inanıyordu. Bu becerisiyle gurıır duyuyordu. Acımasız olabilirdi. Olmamıştı. İştahı yatıştmlmayt talep ediyordu ve işkencenin erotik düşünceleri onu muazzam bir şekilde tahrik etse de, bu temel içgüdüye teslim olmamıştı. O bir insandı, hayvan değil. Öncesinde kendi kendine haz vermişti ve hatun da ölmeyi kesinlikle hak ediyordu, yine de gerçek bir şejkatgöstermişti. Çok nazik davranmıştı -düşünceliydi. Her şeye rağmen kadın gülümseyerek ölmüştü. Kasten onu hazırlıksız yakalamıştı, böylece her şey bitmeden önce, o dişinin kahverengi gözlerinde anlık bir dehşet yakalamıştı. O zaman yaralı evcil hayvanım yatıştıran her iyi efendi gibi kadına bir şarkı mırıldanmış, onu boğarken şefkatin i kadının duymasına izin vermiş ve öldürme işi tamamlanıp da onun kendisini duyamayacağı ana kadar sempati dolu şarkısına son vermemişti. Merhametsiz davranmamıştı. Onun öldüğünden emin olduğunda dahi, kendine gülümseme izni vermeden önce kadının Yüzünü öteye çevirmişti. Hepsinin nihayet sona ermiş olmasının verdiği rahatlık ve her şeyin iyi gitmiş olmasının verdiği tatminle kahkaha atmak istedi ama şu anda ses çıkarmaya cüret edemedi. Çünkü zihninin gerilerinde bir yerde böyle onursuzca bir hareketin onu bir insandan çok canavar gibi göstereceğine dair bir düşünce yatıyordu ve o kesinlikle bir canavar değildi. Hayır, hayır, kadınlardan nefret etmiyordu, onlara hayrandı -çoğuna en azından- ve affedilebilir olanlara karşı ne acımasız ne de kalpsiz davranırdı. Ama korkunç bir şekilde zekiydi. Bu gerçeği kabul etmenin ayıp bir yanı yoktu. Kovalamaca canlandırıcıydı ama baştan sona kadının her tepkisini önceden tahmin edebilmişti. Sanıyordu ki kadının kibri ona muazzam derecede yardımcı olmuştu. Kadın kendini dünyevi olarak nitelendirecek kadar saf bir hatundu -tehlikeli bir kavram yanılgısı- ve kendisi de onun beğenilerinin şeytani olmaktan çok uzak olduğunu kanıtlamıştı. Silah seçimlerinde tatlı bir ironi olmuştu. Onu öldürmek için hançerini kullanmayı planlamıştı. Keskin ucun, kadının içine iyice battığım duyumsamak istemiş ve bıçağı onun yumuşak ve pürüzsüz tenine sapladığı her seferinde ellerine dökülen sıcak kanım hissetmeye can atmıştı. Pilici deş, pilici deş. Talimat aklında yankılanıyordu. Ama bu arzuya teslim olmamıştı çünkü hâlâ içindeki sesten daha güçlüydü ve o teşvik anında hançeri hiç kullanmamaya karar vermişti. Ona vermiş olduğu elmas kolye kadının boynundan sarkıyordu. Pahalı süsü sımsıkı kavramış ve onun canım almak için bunu kullanmıştı. Bu silahın uygun olduğunu düşünmüştü. Kadınlar süs eşyalarından hoşlanırlardı ve bu kadın çoğundan daha çok seviyordu. Kolyeyi de onunla beraber gömmeyi bile düşünmüştü ama cesedinin üzerine, çürümeyi hızlandırması için tepelerden getirdiği kireçtaşı yığınını tam dökmek üzereyken bu eğiliminden vazgeçip kolyeyi cebine attı. Arkasına bir kez bile bakmadan mezardan uzaklaştı. Ne vicdan azabı ne de suçluluk hissediyordu. Kadın ona iyi bir şekilde hizmet etmişti ve şimdi hoşnuttu. Yeri yoğun bir sis kaplamıştı. Anayola ulaşana dek çizmelerine kireçtaşı tozu bulaştığım Jark etmemişti. Yeni Wellington marka çizmelerinin muhtemelen mahvolduğu gerçeğiyle canını sıkmadı. Zafer coşkusuna hiçbir şey gölge düşüremezdi. Tüm yükü üzerinden alınmış gibi hissetti. Ama daha fazlası da vardı -elleri onun üzerindeyken tekrar hissettiği telaş, o muhteşem aşırı mutluluk hali.Ah, evet, bu seferki sonuncusundan daha da iyiydi. Yaşadığını ona tekrar hissettirmişti. Dünya bir kez daha güçlü ve yiğit bir adamın seçimleri için ümit verici bir yer olmuştu. Bu gecenin anısını uzun, çok uzun süre için kullanacağım biliyordu. Ve sonra, coşku zayıflamaya başladığında tekrar ava çıkacaktı.