BİRİMİZ YALAN SÖYLÜYOR KAREN M. MCMANUS

0
(0)
125 4236
Free
-

Dikkatlice takip ederseniz, belki bu gizemi çözebilirsiniz. Bir pazartesi öğleden sonra, Bayview Lisesi’nin beş öğrencisi cezaya kaldı. Bronwyn, öğrencilerden ZEKİ olanı, Yale Üniversitesi’ne girmek istiyor ve asla kuralları çiğnemiyordu. Güzel olan Addy ise mükemmel bir mezuniyet balosu prensesiydi. Sabıkalı olan Nate, halihazırda uyuşturucu satıcılığından şartlı tahliye edilmişti. Sporcu olan Cooper, tüm gözleri üzerinde toplayan bir beyzbol oyuncusuydu. Ve herkes tarafından Dışlanan Simon, Bayview Lisesi’nin ünlü dedikodu uygulamasının yaratıcısıydı. Ancak kimse Simon’ın o ceza sınıfında öleceğini tahmin edemezdi. Yapılan soruşturmaya göre Simon’ın ölümü bir kaza değildi. Üstelik polis, Simon’ın diğer dört öğrenci hakkında yayınlayacağı dedikoduları eline geçirince hepsi birer cinayet şüphelisi oldu. Peki kim yalan söylüyordu? Herkesin sırları vardır, değil mi? Asıl önemli olan, o sırları korumak için ne kadar ileri gideceğinizdir. “Çarpıcı bir hikâye, inanılmaz süratli bir kurgu ve merak uyandırıcı karakterler birleşerek heyecan verici, tek oturuşta bitirilecek bir gerilim yaratmış.” –The Guardian “Bir insanın kontrolü kaybetmesine neden olan sorunlara ve lise yıllarının stresine heyecan verici ve sürükleyici bir bakış.” –Booklist “Zeki, sürprizlerle dolu ve heyecan verici bu gizemli genç yetişkin romanı, okurları kitabın sonunu tahmin etmeye itecek.” –SLJ “Okurlar, akıllıca yazılmış ve sürükleyici bu kitabı bırakmakta zorluk yaşayacak.” –Bookpage.com “Dedikoducu Kız, Sevimli Küçük Yalancılar ve Kahvaltı Kulübü’nün bu akıcı birleşimi, sır çözmeyi seven okurların romanı bir solukta okumasını sağlayacak.” –Kirkus Reviews “McManus’un yarattığı yoğun gizem bir bir çözüldükçe, her karakter karmaşıklaşıp derinleşiyor. Bu da gerilime farklı bir tat katıyor.” –VOYA, Starred Review Kısa Özeti Bir seks kaseti, bir hamilelik korkusu, iki aldatma skandali. Üstelik bunlar yalnızca bu haftanın gelişmeleri. Eğer Bayview Lisesi’ni, Simon Kelleher’in dedikodu uygulaması Dedikodu Kazaru’ndan tanısaydınız, öğrencilerin derse girecek zamanı nasıl bulduğuna şaşardımz. Omzumun üzerinden biri, “O haberler eskidi Bronwyn/’ dedi. “Sen bir de yarınkini gör.” Kahretsin. Dedikodu Kazanı okurken birine yakalanmaktan hiç hoşlanmıyordum, hele de uygulamanın yaratıcısına. Cep telefonumu kaldırıp dolabımm kapısını kapattım. “Yine kimlerin hayatını mahvedeceksin Simon?” Ben çıkış kapışma akın eden öğrencilere doğru yürürken, Simon da bana ayak uydurdu. “Amme hizmeti,” diyerek ilgisizce elini salladı. “Şu özel ders verdiğin çocuk var ya, Reggie Crawley? Yatak odasma kamera kurduğunu bilmek istemez miydin?” Yanıt verme zahmetine girmedim. Simon’ın vicdan muhasebesi yapma ihtimali ne kadarsa, benim o esrarkeş Reggie Crawley’nirı yatak odasına uğrama ihtimalim de o kadardı herhalde. “Hem zaten kendileri kaşınıyorlar. İnsanlar yalan söylemese, birbirini aldatmasa, bana iş düşmezdi.” Simon’ın uçuk mavi gözleri attığım uzun adımlara takıldı. “Nereye gidiyorsun böyle koştur koştur? Kendini fazladan aldığın derslerin başarısına boğmaya mı?” Keşke. Tam da o sırada alay edercesine telefonum çaldı: Matematik yarışmasına hazırlık, saat üçte, Epoch Coffee. Ardından da takım arkadaşlarımdan birinden mesaj geldi: Evan burada. Tabii ki oradaydı. Sevimli matematik yarışmacısı Evan (bu düşündüğünüz gibi bir oksimoron değil), gelmek için daima benim gelemediğim zamanı buluyordu anlaşılan. “Pek sayılmaz,” dedim. Özellikle son zamanlarda geliştirdiğim genel bir kural uyarınca, Simon’a elimden geldiğince az bilgi vermeye çalışıyordum. Arka merdivenlere çıkmak için, Bayvievv Lisesi’nin pespaye asıl binası ile havadar ve aydınlık yeni kanadı arasında bir sınır işlevi gören, yeşil metal kapıları ittirdik. Her yıl daha fazla sayıda varlıklı aile, San Diego’da yaşam onlara fazla pahalı geldiğinden yirmi beş kilometre doğularındaki Bayvievv’a geliyor ve ödedikleri vergilerin karşılığında, alçı tavanlı ve çatlak fayanslı okullardan daha iyi bir eğitim merkeziyle karşılaşacaklarını düşünüyorlardı. Bay Avery’nin üçüncü kattaki laboratuvarına vardığımda, Simon hâlâ peşimdeydi. Kollarımı kavuşturup hafifçe Simon’a döndüm. “Yapacak işin yok mu senin?” Simon, “Var. Cezaya kaldım,” dedi ve yoluma devam etmemi bekledi. Ben kapının kulpunu tutunca da bir kahkaha patlattı. “Şaka yapıyorsun. Sen de mi? Suçun ne?” “Haksız yere suçlandım,” diye mırıldanarak kapıyı açtım. İçeride bizden önce gelen üç öğrenci oturuyordu. Durup kimler var diye bakmdım. Görmeyi beklediğim bir ekip değildi. Biri hariç.

No reviews found!

No comments found for this product. Be the first to comment!