Kızılay, Sakarya Caddesi, SSK İşhanı, Dil-Tarih, Atakule, öğrenci evleri… ve Emniyet… Cinayet Masası. Behzat Ç., “yeni müktesebata” uyum sağlayamamış, lambur lumbur, “dişli” bir başkomiser. Müzik dinlemez, polis telsizi dinler. Kitap okumaz, gazeteye spor sayfasından başlar. Herhangi bir siyasi görüşü yok. “İçimizden birinin” üçüncü sayfa haberlerine yansımış hali gibi, adı bile tam değil. 1. Amatör’de duran toplara iyi vuran bir stoperken, topçuluğu bırakıp başkalarını tekmelemeye başlamış. Mesela beş lira için kalbinden adam bıçaklayanları, on üç yaşında kızlara tecavüz eden, namus için en yakın akrabalarını vuranları… Kendi adalet anlayışı bakımından sorun yok; “it uğursuz” kimdir, belli gibi görünüyor… Ama acaba öyle mi? Behzat Ç.’yi ve onun adalet duygusunu da rahatsız eden işler olabiliyor bazen hayatta… At izinin it izine karıştığı bir cinayet… Kim, niye öldürsün bu kızı? Siyaset karışmış desek?.. Hem niye bu şekilde? Garip… Öğrenci âlemine, başka âlemlere, ama asıl polis âlemine dikiz atan, entrikası bereketli bir polisiye… Yeni yıla kırk beş dakika kalmıştı. Behzat Ç. nöbeti devretmiş, Hüseyin’in meyhanesine giderken, değdiği yerde çamura dönen berbat bir kar yağıyordu. Hüseyin zahmetsiz dostluğuyla: “Gel de iki duble içelim, yeni yıla birlikte girelim,” demişti. Arabayı Mithat Paşa Caddesi’nden Sakarya’ya doğru sürerken bir şey unuttuğunu biliyordu, ne olduğunu o an hatırlayamadı. Yapacağı bir işi mi unutmuştu yoksa bir sözcüğü mü, bunun ayrımına varsa hatırlaması işten bile değildi. Bu unutulan şey kaygıdan çok bir eksiklik duygusu yaratıyordu. Kaygılanacak olsa, gece eve dönüşte bu karda Dikmen’e nasıl çıkacağını düşünürdü. Kaymamak için yavaşlayıp vitesi ikiye aldı.Kalabalığın barlara,birahanelere sığmayıp sokaklara taştığı Sakarya’ya sapmak üzereyken kucağında acayip bir yük taşıyan adamın biri ön kaputa çarptı. Çarpar çarpmaz da hiçbir şey olmamış gibi can havliyle koşmaya devam etti. Dikiz aynasından baktı, adamın peşinden başka biri koşuyordu. Sarhoş kavgasıdır diye düşündü, ayıracak mecali yoktu. Kaçan adamın kucağında taşıdığı yükün altı yedi yaşlarında bir çocuk olduğunu görünce frene basıp dörtlüleri yaktı, hafif kayan araba biraz yan dönerek durdu. Arabadan çıkarken kovalayan adamın elinde parlayan bıçağı gördü, geç kalmıştı, otuz metre ötedeydiler. Silahını yoklayıp koşmaya başladı, adamlar Yenişehir Postanesi’nin önünde gözden kaybolmuştu. Yer yer buz tutmuş kaldırımdaki kalabalığın arasında kaymamak için büyük bir çaba sarf ederek, olabildiğince hızlı koşuyordu.
No reviews found!
No comments found for this product. Be the first to comment!