cRomanın başkahramanı Ömer’in savaş sırasında bindiği asker treni bir kasabada bozulur. İstasyon çevresinde dolaşırken küçük bir kız çocuğu ona bir tas su uzatır ve “sana ben su getirdim” der. Savaşın kimsesiz bıraktığı bu iki kişi kısa süre de olsa baba kız olurlar. Ömer ise adını bile öğrenemediği bu küçük kızın hayatını nasıl değiştireceğinden habersizdir. Savaş bititğinde ne yapacağını bilmez hade geri dönerken yolu aynı kasabaya düşer. Bir “kan davası”nın sanıkları ve hep aradığı kız, onun iki düşman köyden birinde öğretmen olmasına neden olur. Kan Davası yazarın savaş, çocuklar ve anlamsız kinin düşman ettiği insanlar üzerine yazdığı bir başyapıt… Saatte karşısına çıkardığı adamdan çıkarmak istiyora benzeyen haliyle çok daha genç,âdeta bir mektep çocuğu gibi görünmektedir. O kadar ki, kinin çirkin maskesi bile yüzünün güzelliğini bozmuyor. Bu odada görülen perişanlığın, kendi tarafından kâfi derecede konuşmuş olduğunu anlatmak ister gibi meydan okuyucu bir jestle: Şimdi konuşmak sırası sizde… Siz kimsiniz? diye alay ediyor. Yabancının çehresi gölge içindedir. Taştan oyulmuş gibi sert ve keskin profilinde,kaşından çenesine kadar inen derin bir yara izinden başka bir şey farkedileme-mektedir.’ Gördüklerinin hiç biri kendisini ilgilendirmiyormuş gibi sakin bir sesle :’ Ömer diye bir adam, diyor, bir dağ köyü öğretmeni… Adını belki işitmişsinizdir. Yukarı Sazan diye bir köy… Uzun zamandan beri bir salgın var orada… Köylüler, çocuk,büyük, sürü sürü ölüyorlar…
No reviews found!
No comments found for this product. Be the first to comment!