YEDİNCİ UZMAN OSMAN AYSU

By Booksfer
0
(0)
3 939
Free
-

Hemen hemen aynı tarihlerde çeşitli ülkelerin büyük kentlerinde beş mikrobiyolog ve kimyager öldürülünce Batılı istihbarat örgütleri bu cinayetlerin organize olduğunu ve öldürülenlerin dünyanın henüz tanımadığı yeni bir kitle imha silahının çalışmalarına gizlice katıldıklarını ortaya çıkarırlar. Hedef bellidir. Irak dünyayı ayağa kaldıracak korkunç bir silaha sahiptir artık. Fakat elde bunu ispatlayacak kesin deliller mevcut değildir. Belli başlı bütün haber alma örgütleri artık tetiktedir. İstanbul’da başlayan, Bağdat’a kadar uzanan tüyler ürpertici bir casusluk macerasını Osman Aysu’nun alıştığımız akıcı dili ve yüksek tempolu anlatımıyla yine bir solukta okuyacaksınız. Adam, dikkat çekmeyen, göze batan özellikleri olmayan, tamamen sıradan, orta boylu ve tıknazdı. Yaşını tahmin etmek güçtü, ama saçları alnının iki yanından içeriye doğru dökülmeye başlamış ve şakakları ağarmıştı. Metronun Taksim girişindeki ufak parkın banklarından birine oturmuş, güneşli bahar havasının keyfini çıkarmak istercesine sağına soluna bakınarak vakit öldürüyordu. Sırtında ucuz konfeksiyon malı bir trençkot vardı, içindeki kareli gömleği ve uyum sağlamayan kravatı da adi cinstendi. Kalın lastik tabanlı ayakkabılarının yan tarafları da çamurlu ve boyasızdı. Saat tam 12.30’u gösterdiğinde ağır ağır yerinden kalktı, bir süre etrafına bakındı, sonra Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde vasıta arayan, ya da birbirlerine orada buluşma sözü veren insanların oluşturduğu kalabalığın arasına doğru yürüdü. Ellerini trenç kotunun ceplerine sokarak kımıldamadan ve sakin bir şekilde beklemeye başladı. Ne önünde müşteri indirip bindiren vasıtalarla,ne de cıvıltıyla bekleşen gençlerle ilgileniyordu. Sadece bir ara kolundaki saate baktı. 12.35’ti.Keskin gözleri, uzaktan görünen metronun çıkışına dikilmişti.Ama bire yirmi kala, ilk defa buğday tenli yüzünde endişe belirtileri oluşmaya başladı. Beklediği kişi on dakika gecikmişti. İstanbul gibi trafik düzeni berbat ve her zaman tıkanmalara yol açan bir şehirde bile olsa, on dakika gecikmek, onun mesleğinde bir şeylerin ters gittiğini kabullenmek için yeterli sayılırdı. En fazla beş dakika daha bekleyebilirdi ondan sonra başının çaresine bakmak zorundaydı. Lanet olsun, diye homurdandı içinden.Herhangi bir aksiliğin olduğuna ihtimal vermek istemiyordu, o ana kadar işler yolunda gitmiş sayılırdı, ayrıca Olga Şalyapin’le bu ilk yaptığı iş değildi, ona her zaman güvenmişti.

No reviews found!

No comments found for this product. Be the first to comment!