Pırıl pırıl ışıyan Türkçesiyle Hasan Ali Toptaş, Kuşlar Yasına Gider’de romancılığına yeni bir boyut katıyor: anlatmıyor, söylemiyor; nefeslendiriyor. Kadirşinas otlarının mırıltısını, of dememenin ilmini, eldeyken kıymetini bilmenin erdemini, ömürden giden günlerin sabrını okudukça zihnimiz, gönlümüz havalanıyor. “Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır” sözü yankılanıyor kulaklarımızda. Kuşlar Yasına Gider; atların koşması kadar doğal, kaleme iç çektirecek kadar merhametli bir roman. “Toptaş’a yazarlık âdeta bahşedilmiştir.” -ANDREW RIEMER, Sydney Morning Herald- “Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.” Pırıl pırıl ışıyan Türkçesiyle Hasan Ali Toptaş, Kuşlar Yasına Gider’de romancılığına yeni bir boyut katıyor: anlatmıyor, söylemiyor; nefeslendiriyor. Kadirşinas otlarının mırıltısını, of dememenin ilmini, eldeyken kıymetini bilmenin erdemini, ömürden giden günlerin sabrını okudukça zihnimiz, gönlümüz havalanıyor. “Babalar, alınlarımıza yazılmış yalnızlıklardır” sözü yankılanıyor kulaklarımızda. Kuşlar Yasına Gider; atların koşması kadar doğal, kaleme iç çektirecek kadar merhametli bir roman. “Toptaş’a yazarlık âdeta bahşedilmiştir.” -ANDREW RIEMER, Sydney Morning Herald- “Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.” Kuşlar Yasına Gider Özeti Hasan Ali Toptaş Kuşlar Yasına Gider Hasan Ali Toptaş’ın benzersiz sadelikte ve akıcılıkta yazdığı kitaplarından biri olan Kuşlar Yasına Gider son dönemlerde oldukça popüler kitaplar arasında yer aldı. Popüler olmak da haksız da sayılmazdı. Kitap son derece naif bir hikaye üzerinden dönüyor. Aslında ilk okumaya başlandığında klasik bir hikaye gibi gelse de okudukça durum değişiyor. Bir baba ve oğulun ilişkisini anlatan bir hikayenin içine giriyoruz. Ama sakın öyle klasik birbirini yiyen baba-oğul ilikilerine benzetmeyin hemen. Aslında tam tersi bir durum söz konusu. Aslında tema ölüm ve hayatta kalma mücadelesi içeriyor. Kahramımız Ankara’da yaşıyor ve bu kısımlarda Ankara betimlerimini de oldukça sevdiğimi söylemem gerekir. Baba karakteri Aziz gençliğinde çalışmayı çok seven ve minibüslere düşkün bir adamdır. Aldığı minibüslerde sabah akşam demeden kasabada sürekli kendine yapacak bir iş bulur. Fakat sonra nedendir bilinmez minibüslerini satarak bir tırda şoförlük yapmaya başlar. Devamlı uzun yollara,farklı ülkelere gitmektedir. Ailesi tarafından da bu nedenle çok az görülmektedir. Yazar bunu anlatırken ‘”Zaten o yıllarda burnumuzun ucunda gezinen bir mazot kokusuydu babam, kulağımızda çınlayan uzak bir motor sesiydi ve az evvel dediğim gibi, gitti mi gelmek bilmezdi bir türlü.” İfadesini kullanıyor. Tır şoförlüğü üzücü ve kalıcı hasarlar bırakan bir kaza sonucu sona eriyor. Aziz baba bir bacağını kaybediyor. Aslında hikaye örgüsü bu kayıptan sonra başlıyor denebilir. Sağlığı devamlı bozulan ve her geçen gün yürümekte zorlanan Aziz baba doktor doktor derman aramaya başlıyor. Oğlu da tabiki her zaman yanında ve o doktor senin bu doktor benim babasını şifa bulması için taşıyor. Babasını bir tedavi için Ankara’ya yanına getiriyor. Onu tedavi merkezine her gün getirip götüren oğluna Aziz baba bir gün beklememesini kendisini bırakıp gitmesini söylüyor. Oğlu istemeye istemeye de olsa babasını tedavi merkezine bırakıp çıkışta gelmek üzere oradan ayrılıyor. Fakat çıkıştan önce geri dönmek istiyor , merkeze döndüğünde ise babasının erkenden çıktığını öğreniyor. Bir telaş her yerde babasını arayan oğlu bir telefon ile babasının nerede olduğunu öğrenip yanına gidiyor. Babasının yanına gittiğinde onu perişan halde üstü başı kirlenmiş bulunca telaşı katlanıyor. Babası da ona bir süs havuzuna düştüğünü ve kimseciklerin yardım etmediğini anlatıyor, eve geliyorlar. Ertesi gün babadaha fazla kalmak istemiyor ve oğluna kendisini memlekete götürmesini istiyor. Babasını ikna edemeyen oğlu onu memlekete geri götürüyor. Baba ile oğlunun iç dünyalarında yaşadıkları ölüm ve yaşam duygusallıkları kitapta oldukça net bir şekilde farkedilebiliyor. Kitapta şimdiki zaman yaşanırken arada verilen geçmiş zaman bilgileri ve anıları da oldukça zevkli bir okuma sunuyor. Kuşlar Yasına Gider kitabının sonlarına doğru ise aslında beklendik ama yine de olay örgüsü içinde insanı şaşırtan gelişmeler yer alıyor. Bu gelişmelerden sonra aslında hikayenin mesajlar barındırdığını daha net anlamak mümkün oluyor. Sonlara doğru kitabın analizini yapmak daha kolay bir hal alıyor. Genel olarak Hasan Ali Toptaş kitaplarının ortak özelliklerini taşıyan ama bence diğer kitaplarından çok daha ayrı bir yeri olan bu Kuşlar Yasına Gider, okuma kolaylığı ile de okuyucularına keyif veriyor. Okurken zihin yormayan, temalarını açık ifade edebilen bir dille yazılmış olması tercih edilebilirliğini arttıyor. Kitaptaki köy betimlemeleri de okuyucu da sıcacık hisler uyandırıyor. Bu denli usta bir kalemin kitaplarını okumaya başlamak için iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum.
İnceleme bulunamadı!
Bu ürün için yorum bulunamadı. İlk yorumu siz yapın!