Hans Christian Andersen (1805 – 1875) Romanları, oyunları ve gezi kitapları olsa da, geçen yıl kutlanan “doğumunun 200. yılı” da gösteriyor ki, H. C. Andersen, Masallar’ının ilk derlemesinin yayımlandığı 1835’den bu yana, dünyanın pek çok yerinde de adı türle özdeşleşmiş bir “masalcı dede”. Andersen’in masalları, çocuk masalı değil, bunu belirtmeliyim. Ama bizi çocuklaştırabilecek kadar arılığa, zenginliğe, şiire götüren yaratışlar bunlar. İsa’nın meselleri gibi saf, sade. Dünyayı yenerek unutmuş, yüzleri bir çocuk güzelliği almış azizlerin aydınlığı, ışıkları gibi Andersen. Onun metafiziğini bir çocuğun kavraması, tatması imkansızdır. Ama onun şiirden metafiziği bizi kaynaklaştıra bilir. İsmetimizi, duruluğumuzu artırır, saflaştırır bizi, zenginleştirir. Tanrıya, güzele, yüceye inanan bir insan. Yaşadığımız günler gibi boğazına kadar pis değil. Cansız maddeyi aşmaya çalışır, insanı en gerçek, en kavranılmaz tarafından, ruhundan tutup çeken bir el gibi Andersen. Bu soluk, onu okurken, etimizi yakacak kadar değişiyor, yaklaşıyor bize. Sen, şu et parçası değilsin! diyebiliyor. Seni tartmak, doyurmak, ağırlaştırmak isteyenler yanıldılar! Değil sen, şu taş, şu ot parçası bile göründüğü şey değildir! Bir gübre böceği, en usta kuyumcuların elinden çıkmış kadar güzel. O da bir ışık, bir erişilmez yücelikte. Senin kısa, küstah aklınla tadılamayan bir şiir o… Andersen büyük şair, büyük ruhlu bir şair. Hem bir bilge, eşsiz yaratıcı da. Bütün gerçek değerler gibi. Bu kitap, yalnızca kapsamıyla değil, bu masal ustasının dilimize özgün dilinden çevrilişiyle de farkını oluşturuyor.
İnceleme bulunamadı!
Bu ürün için yorum bulunamadı. İlk yorumu siz yapın!