Soğuk bir Aralık sahahıydı. Puslu, nemli ve soğuk. İnsan uyanık kalmak ve tatsız bir yeni güne daha katlanmak zorunluğu içinde ister istemez direniyordu. Nöbetçi subayı Binbaşı Gavin, bir kurye geldi. Hemen albay Sayre’nin yanında olmalısınız. dedi. Düşünmek zor geliyordu bana. Eğer insan ‘nembutal’ içmişse, bu her zaman böyledir Hepimiz bu ilacı kullanıyorduk. Köpekler gibi yorgun olsak bile, hapsız uyuyamıyorduk. Nöbetçi subayı omzumdan tutarak sarstı. Duymadınız mı Binbaşım? Richmond’dan gelen bir kurye burada. Albay sizi hemen rampa 1 ‘de görmek istiyor.» Tamam! dedim. «Tamam, uyanığım!» «Albay dedi ki…» Kızdım: «Evet, anladım dedim ya,etme sağır değilim.» Nöbetçi subayı gitti. Betonun üstünde çizmelerinin çıkardığı sesi duyuyordum. Yatağımın kenarına oturdum. Bir sigara içip kendime gelmeye ve sinirlerimi uyandırmaya çalışıyordum.Fosforlu saatim tam 5’i gösteriyordu. Kendi kendime yorgun bir adamı bu saatte yataktan kaldıracak önemli şeyin ne olabileceğini düşündiim. Kontrol istasyonundaki nöbetim saat 23’ten 2’ye kadar sürmüştü ve albay Sayre bizi uykumuzdan ederken, bunu bile göz önünde tutmuyordu. Gerçekte bizim birkaç saatin önemini unutmuş olduğumuzu biliyordu pekala. Tabancayı şakağından çekerek bana doğru baktı. Dudakları bembeyaz kesilmiş ve vahşi bir gülüşle gerilmişti. Tabancayı bana uzattı: Sıra sizde Gavin, dedi. Siz de aynı şansa sahipsiniz. Beşe bir! Tabancaya bakıyor ve titriyordum. İşte insan tuzağa böyle düşürülür” diye düşündüm. “Bizim de kendileri gibi kana susamış birer katil olmamızı istiyorlar.”
İncələmə tapılmadı!
Bu məhsul üçün şərh tapılmadı. İlk şərhi yazın!