SIFIRDAN SONRA ALFRED COPPEL

0
(0)
1 848
Free
-

Soğuk bir Aralık sahahıydı. Puslu, nemli ve soğuk. İnsan uyanık kalmak ve tatsız bir ye­ni güne daha katlanmak zorunluğu içinde ister istemez direniyordu. Nöbetçi subayı Binbaşı Gavin, bir kurye geldi. Hemen al­bay Sayre’nin yanında olmalısınız. dedi. Düşünmek zor geliyordu bana. Eğer insan ‘nembutal’ içmişse, bu her zaman böyledir He­pimiz bu ilacı kullanıyorduk. Köpekler gibi yorgun olsak bile, hapsız uyuyamıyorduk. Nöbetçi subayı omzumdan tutarak sarstı. Duymadınız mı Binbaşım? Richmond’dan gelen bir kurye burada. Albay sizi hemen rampa 1 ‘de görmek istiyor.» Tamam! dedim. «Tamam, uyanığım!» «Albay dedi ki…» Kızdım: «Evet, anladım dedim ya,etme sağır değilim.» Nöbetçi subayı gitti. Betonun üstünde çiz­melerinin çıkardığı sesi duyuyordum. Yatağımın kenarına oturdum. Bir sigara içip kendime gel­meye ve sinirlerimi uyandırmaya çalışıyordum.Fosforlu saatim tam 5’i gösteriyordu. Kendi kendime yorgun bir adamı bu saatte yataktan kaldıracak önemli şeyin ne olabileceğini düşün­diim. Kontrol istasyonundaki nöbetim saat 23’ten 2’ye kadar sürmüştü ve albay Sayre bizi uyku­muzdan ederken, bunu bile göz önünde tutmuyordu. Gerçekte bizim birkaç saatin önemini unutmuş olduğumuzu biliyordu pekala. Tabancayı şakağından çekerek bana doğru baktı. Dudakları bembeyaz kesilmiş ve vahşi bir gülüşle gerilmişti. Tabancayı bana uzattı: Sıra sizde Gavin, dedi. Siz de aynı şansa sahipsiniz. Beşe bir! Tabancaya bakıyor ve titriyordum. İşte insan tuzağa böyle düşürülür” diye düşündüm. “Bizim de kendileri gibi kana susamış birer katil olmamızı istiyorlar.”

No reviews found!

No comments found for this product. Be the first to comment!